Yeniçeri müziği, mehter takımı ve marşları her bir Avrupalı müzisyenin ilgisini çekmiştir. XVII. yüzyıldan itibaren Avrupa'da 'şark epidemisi' yayılmıştır. Türk kumaşı, milli kıyafetler, zengin takılar, müzik aletleri, kahve ve lâleler Almanya, Viyana gibi merkez Avrupa şehirlerini etkilemekle kalmamış, modanın kalbi Paris'i de kendine hayran bırakmıştır.
Batı'da XVII. ve XVIII. yüzyıllarda orkestrada vurmalı enstrümanlar, Yeniçeri müziğinin etkisiyle çoğalmıştır. Müzikte ritim ön plana çıkmış, Yeniçeri müziğine olan büyük rağbet dillere destan olmuştur. Hatta 1826 yılında II.Mahmut yeniçeri takımını ve onunla beraber mehter takımını tamamen iptal edip mehter müziğini Osmanlı'da yasakladıktan sonra bile Avrupa'da ona benzer takımların XIX yüzyılın sonuna kadar kurulduğu ve insanların onları izlemekten büyük keyif aldığı söylenmektedir.
Avrupa'da XVII. yüzyıldan itibaren Türkleri konu alan opera sayısı 200’ü geçmiştir. Çoğunun konusunu Osmanlı padişahları, onların yaşam tarzları, harem olayları oluşturur. Kanuni Sultan Süleyman 20 kez, I. Beyazıt (Timur'la olan savaşından dolayı) 15 kez, Fatih Sultan Mehmet 10, Sultan İbrahim, II. Ahmet ve II. Osman defalarca operalara konu olmuştur. Vezir-i azamlardan Kara Mustafa operalara konu alınmıştır.
Hep bir batılaşma sevdası altında gösterilmeye çalışılan Osmanlı İmparatorluğu ve padişahları, ki parantez açmak isterim ki özellikle Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve Sultan Abülhamid, aslında kendi müziklerine karşı muhafazakarlığı ve aynı zamanda “komşu müziğini” de ustalıkla incelemeleri; bununla da yetinmeyip yorumlamaları, kıskançlık ve aynı zamanda hayranlık uyandırıyordu. Yaptığım derin araştırmalar sonucu ulaştığım bilgiler karşısındaki şaşkınlığımı belirtmek isterim:
Hep vahşi ve gaddar gösterilmeye çalışılan Osmanlı padişahları savaşa mehter takımının müzik sedaları altında giderlerdi; ama aynı zamanda saraylarında opera dinlerlerdi ve bestecilik yaparlardı (Burada bir parantez açarak şu bilgiyi paylaşmak isterim: 1797 yılında Topkapı Sarayı’nda ilk kez opera temsili yapılmıştır). Mehter takımını dinleyip ona hayran olmayan çok az insan tanırız. Avrupalılar içindeyse Avusturyalılar bu hayran kalanlar içinde daha özel yerdeler. Şöyle ki iki asır aralarla devam eden Osmanlı-Avusturya savaşlarına rağmen Avusturya, savaş sonrası zafer nişanesi olarak şehirlerinden geçen Mehter takımlarını dinlemekle yetinmemiş, kendileri de mehter takımları kurmuşlardır. 1741 yılında Avusturya hükümeti saray için mehter takımının daha gösterişli ve “aslına daha yakın olması için” Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türk müzik aletleri istemişlerdir. Hatta II. Mahmut'un mehter takımını kaldırmasından sonra Avrupa'daki mehter taklitleri XIX. yüzyılın sonuna kadar sahne almışlardır.